Haksız Mal Edinme, Mal Kaçırma veya Gizleme Suçu ve Cezası: Uygulama ve Yargıtay Kararları

Kamu görevlilerinin ve yakın çevrelerinin malvarlığı edinimlerinin denetlenmesi, şeffaf ve hesap verebilir bir kamu yönetimi anlayışının temel taşlarındandır. Bu bağlamda, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’nun 13. maddesi, haksız mal edinme, mal kaçırma ve mal gizleme fiillerini ağır cezalara bağlayarak yolsuzlukla mücadelede özel bir ceza normu oluşturmuştur. Bu suçun unsurları (fail, mağdur, maddi ve manevi unsurlar) ayrıntılı şekilde incelenmiş; uygulamada karşılaşılan delil yetersizliği, malvarlığının üçüncü kişiler üzerine geçirilmesi, ispat yükünün dağılımı, MASAK raporlarının rolü ve Yargıtay kararları ışığında gelişen içtihatlar örneklerle açıklanmıştır. Suçun ayrıca TCK’daki rüşvet, zimmet, irtikap ve aklama suçlarıyla ilişkisi, disiplin hukuku yönü ve uluslararası yolsuzlukla mücadele belgeleriyle bağlantısı da değerlendirilmiştir. Bıçak Hukuk Bürosu; kamu görevlileri, şirket yöneticileri ve kamu kurumları için mal bildirimi danışmanlığı, ceza soruşturmalarında savunma hizmetleri, MASAK raporlarının değerlendirilmesi ve kurumsal eğitimler gibi hukuki çözümler sunmaktadır. Bu yazı, hem uygulayıcı hukukçular hem kamu kurumları hem de kamu görevlileri açısından farkındalık yaratmayı, hem de bu alanda doğabilecek hukuki riskler karşısında yol gösterici olmayı hedeflemektedir.

haksız mal edinme suçu cezası kaçırma gizleme 3628 kanun kamu görevlisi bildirimi, malvarlığı denetimi beyanı yolsuzluk hukuk bürosu Avukat

Haksız Mal Edinme, Mal Kaçırma veya Gizleme

Kamu görevlilerinin görevlerini yürütürken dürüstlük, şeffaflık ve kamu yararına uygun davranmaları; demokratik hukuk devletinin en temel gereklerinden biridir. Ancak kamu gücünün kişisel menfaatler doğrultusunda kötüye kullanılması, toplumsal güveni sarsan ve kamu idaresine olan inancı zedeleyen ciddi bir sorundur. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin malvarlığı edinimlerinin denetlenmesi ve haksız zenginleşmelerinin önlenmesi büyük önem taşımaktadır.

Türkiye’de kamu görevlilerinin malvarlıklarının beyan edilmesi ve bu beyanların doğruluğunun denetlenmesi amacıyla özel bir yasa çıkarılmıştır: 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu. Bu kanun, yalnızca mal bildirim yükümlülüğünü değil; aynı zamanda gerçeğe aykırı bildirimde bulunma, haksız mal edinme, mal kaçırma ve mal gizleme gibi fiilleri de cezai yaptırıma bağlamaktadır.

Kanunun 13. maddesi, kamu görevlilerinin veya yakınlarının edinmiş oldukları malvarlıklarının meşru yollarla kazanıldığının açıklanamaması durumunda, söz konusu kişilerin cezai sorumluluklarının doğacağını açıkça hüküm altına almıştır. Böylelikle, kamu gücünün kötüye kullanılmasını önlemek amacıyla “haksız mal edinme suçu” Türk ceza hukuk sisteminde özel bir düzenlemeyle yer bulmuştur.

Bu yazıda 3628 sayılı Kanun’un 13. maddesinde düzenlenen bu özel suç tipi, yasal çerçevesi, unsurları ve uygulamadaki yeriyle birlikte ele alınacaktır. Özellikle Yargıtay kararları üzerinden yapılan analizlerle, uygulamada karşılaşılan sorunlara ve yargı içtihatları ışığında oluşan kriterlere dikkat çekilecektir. Böylelikle hem kamu görevlileri hem de hukukçular açısından farkındalık oluşturulması ve bu suçun önlenmesine katkı sağlanması hedeflenmektedir.

İlgili Mevzuat

Haksız mal edinmenin tanımı 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet Ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 4. maddesinde; « Kanuna veya genel ahlaka uygun olarak sağlandığı ispat edilmeyen mallar veya ilgilinin sosyal yaşantısı bakımından geliriyle uygun olduğu kabul edilemeyecek harcamalar şeklinde ortaya çıkan artışlar, bu Kanunun uygulanmasında haksız mal edinme sayılır‘ şeklinde yapılmıştır.

Haksız mal edinme, mal kaçırma veya gizleme suçu, 3628 sayılı Kanunu’un 13. maddesinde açıkça tanımlanmıştır. Bu madde, özellikle kamu görevlileri ve bu kişilerin çevresi üzerinden haksız malvarlığı edinimlerinin cezalandırılmasını amaçlayan özel bir ceza hükmüdür. Madde metni şöyledir; « Kanunun daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde haksız mal edinene üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş milyon liradan on milyon liraya kadar ağır para cezası verilir. Haksız edinilen malı kaçıran veya gizleyene de aynı ceza verilir.« 

Bu düzenleme, üç temel fiili suç olarak öngörmektedir:

  • Haksız mal edinme: Kişinin meşru ve hukuki yollarla elde etmediği, yasal gelir kaynaklarıyla açıklanamayan malvarlığına sahip olması hâlidir. Bu fiil, doğrudan failin kendisi tarafından işlenir ve kamu görevlilerinin yasal kazançlarının ötesinde zenginleşmelerini hedef alır.
  • Mal kaçırma: Haksız edinilen malvarlığının başkaları üzerine geçirilmesi, devredilmesi veya benzeri yollarla elden çıkarılması suretiyle takibin ve müsaderenin engellenmeye çalışılmasıdır.
  • Mal gizleme: Haksız edinilmiş malın gerçek kaynağının veya varlığının saklanması, görünmez kılınması ya da izinin silinmesi amacıyla yapılan her türlü fiildir. Bu, çoğu zaman başka kişiler veya tüzel kişilikler üzerinden yapılır.

Kanun koyucu, bu üç fiili aynı cümle yapısı içerisinde düzenleyerek suçun yalnızca faili olan kişiyi değil, aynı zamanda onunla birlikte hareket ederek malın saklanmasına veya elden çıkarılmasına yardım eden üçüncü kişileri de cezai sorumluluk altına almıştır. Böylece sadece haksız zenginleşen değil, bu zenginliği korumaya çalışan kişiler de aynı ölçüde sorumlu tutulmaktadır.

Cezai yaptırım oldukça ağırdır: 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile birlikte, 5 milyon liradan 10 milyon liraya kadar ağır para cezası öngörülmüştür. Bu da malvarlığı suçları bakımından yüksek seviyeli bir ceza tehdidi oluşturarak, suçun caydırıcılığını artırmaktadır.

Ayrıca dikkat çekilmesi gereken bir diğer husus da şudur: Bu madde hükmü, daha ağır bir cezayı gerektiren başka bir suç yoksa uygulanmaktadır. Örneğin eğer fiil aynı zamanda rüşvet, irtikâp, zimmet gibi başka bir suçu oluşturuyorsa, fail bu ağır suçtan dolayı cezalandırılır; aksi hâlde 13. madde hükümleri uygulanır.

Suçun Unsurları

3628 sayılı Kanun’un 13. maddesinde düzenlenen haksız mal edinme, mal kaçırma veya gizleme suçu, özel bir kastla işlenen ve malvarlığına yönelik haksız eylemleri cezalandıran nitelikte bir suçtur. Bu suçun oluşabilmesi için bazı temel unsurların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Aşağıda bu unsurlar ayrıntılı şekilde ele alınmaktadır.

Fail (Suçu İşleyebilecek Kişiler)

Bu suç, esas olarak kamu görevlileri tarafından işlenebilecek bir suçtur. Ancak madde metninde failin kamu görevlisi olması koşulu açıkça belirtilmediğinden, herkes bakımından uygulama alanı bulabilir. Yine de uygulamada, suçun temel amacı kamu görevlilerinin açıklanamayan malvarlıklarını denetlemek olduğundan, fail çoğunlukla kamu görevlileri veya bu kişilerin malvarlığı ediniminde rol oynayan üçüncü şahıslardır.

Mal kaçırma ve gizleme eylemleri bakımından ise yardım eden veya suçun malvarlığı boyutunu saklamaya çalışan üçüncü kişiler de fail sıfatını kazanabilir. Örneğin, haksız edinildiğini bildiği bir mülkü kendi üzerine geçiren kişi de aynı suçu işlemiş sayılır.

Mağdur

Suçun mağduru doğrudan doğruya devlettir. Çünkü bu suç kamu görevinin kötüye kullanılması suretiyle kamusal güvene zarar verilmesi ve devletin denetim sistemlerinin etkisizleştirilmesi sonucunu doğurur. Dolayısıyla bireysel bir mağdurdan ziyade, kamu düzeni ve idari şeffaflık bu suçla ihlal edilen değerlerdir.

Maddi Unsur

Bu suçun üç ayrı maddi fiili vardır:

  • Haksız Mal Edinme: Kişinin meşru yollardan elde edilmediği açıkça anlaşılan malvarlığı değerlerine sahip olması durumudur. Burada önemli olan, kişinin malvarlığındaki artışı açıklayamaması, yani ediniminin yasal gelir kaynaklarıyla bağdaştırılamamasıdır. Bu durum sıklıkla kamu görevlilerinin gelir beyanları, maaş bilgileri ve yaşam standartları kıyaslanarak tespit edilir.
  • Mal Kaçırma: Haksız edinilmiş malın, el değiştirmesi veya görünürde maliki değiştirilecek şekilde devredilmesi, tapuda başkasına geçirilmesi gibi yollarla takibinin ve müsaderenin önlenmesi amacıyla yapılan işlemlerdir. Bu fiil, genellikle muvazaalı devir işlemleriyle karşımıza çıkar.
  • Mal Gizleme: Haksız edinilen malın gerçek kaynağının, miktarının veya sahibinin saklanması amacıyla yürütülen eylemlerdir. Bu gizleme, başka bir kişi veya tüzel kişilik adına kayıt yapılması, yurt dışına para transferi, gayrimenkulün ipotek gösterilmesi veya başkasına devredilmesi gibi yöntemlerle gerçekleştirilir.

Manevi Unsur

Bu suç kasten işlenebilir. Failin, malvarlığını haksız şekilde edinme veya bu malvarlığını kaçırarak ya da gizleyerek saklama amacına sahip olması gerekir. Taksirle işlenmesi mümkün değildir.

Ayrıca, failin haksız edinimi bildiği ve bu bilince göre hareket ettiği ispat edilmelidir. Özellikle mal kaçırma ve gizleme fiillerine katılan üçüncü kişilerin, malın haksız edinildiğini bildiğine dair deliller aranır.

Hukuka Aykırılık ve Kusurluluk

Her suçta olduğu gibi burada da hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir nedenin (örneğin meşru savunma gibi) olmaması gerekir. Ayrıca failin ceza ehliyeti bulunmalı ve kusurlu sayılmalıdır.

Cezai Yaptırımlar

3628 sayılı Kanunun 13. maddesi, haksız mal edinme, mal kaçırma veya gizleme fiillerini ağır ceza yaptırımı ile düzenlemiştir. Bu düzenleme, sadece kamu görevlileri açısından değil, aynı zamanda bu fiillere iştirak eden ya da haksız edinilen malı saklamaya çalışan kişiler bakımından da ciddi sonuçlar doğurmaktadır.

Hapis Cezası

Kanuna göre, bu suçu işleyen kişilere: “Üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası” verilmektedir. Bu ceza aralığı, Türk Ceza Kanunu sistematiği içinde orta derece ağırlıktaki suçlar arasında yer alır. Failin cezası ertelenemeyebilir ve şartları varsa hapis cezası doğrudan infaz edilebilir. Özellikle kamuoyunu ilgilendiren yüksek profilli davalarda mahkemeler çoğunlukla cezada alt sınırdan uzaklaşmaktadır.

Para Cezası

Hapis cezasına ek olarak hükmedilen ikinci yaptırım: “Beş milyon liradan on milyon liraya kadar ağır para cezası”dır. Buradaki para cezası, günümüz ekonomik koşullarına göre oldukça yüksek bir seviyede belirlenmiş olup caydırıcılık hedeflenmektedir. Bu para cezası, adli para cezası niteliğindedir ve infaz edilmediği takdirde hapse çevrilebilecek yaptırımları da beraberinde getirebilir.

Müsadere (El Koyma) Kararı

Kanunun 13. maddesinde açıkça belirtilmemiş olsa da, Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleri ve 5237 sayılı TCK m. 54-55 uyarınca, haksız edinilen malların müsaderesine (devlet lehine el konulmasına) karar verilebilir. Bu, suçun maddi konusu olan malvarlığı değerlerinin kamuya geçirilmesini sağlar ve suç gelirinin ortadan kaldırılması amacını taşır.

Yardım Edenlere Aynı Ceza

Madde metni, yalnızca haksız mal edinen kişiyi değil, aynı zamanda: “Haksız edinilen malı kaçıran veya gizleyen” kişilere de aynı cezanın uygulanacağını açıkça düzenlemiştir. Bu yönüyle madde, suçun işlenmesinden sonra malı gizlemeye çalışan kişileri de aktif fail olarak kabul etmekte ve onları da doğrudan sorumlu tutmaktadır.

Daha Ağır Cezayı Gerektiren Hallerin Önceliği

Madde, önemli bir istisnayı da düzenlemektedir: “Kanunun daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde…” Bu ibareye göre, haksız mal edinme fiili örneğin zimmet, rüşvet, irtikap gibi daha ağır ceza öngören suçları oluşturuyorsa, 13. maddeye göre değil, ilgili TCK maddelerine göre ceza verilecektir. Böylece aynı fiilden dolayı sanık, hem bu özel kanuna hem de Türk Ceza Kanunu’na göre cezalandırılmaz; sadece en ağır cezayı gerektiren hüküm uygulanır.

Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar

3628 sayılı Kanun’un 13. maddesinde düzenlenen haksız mal edinme, mal kaçırma veya gizleme suçu, teorik olarak açık ve net bir şekilde tanımlanmış olsa da, uygulamada bazı önemli sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu sorunlar çoğu zaman delillendirme, ispat yükü, malvarlığı hareketlerinin izlenmesi ve cezai sorumluluğun belirlenmesi süreçlerinde ortaya çıkmaktadır.

Haksız Edinimin Tespiti ve İspatı

Bu suçun en temel unsuru, kişinin malvarlığını meşru yollarla edinmediğinin ortaya konulmasıdır. Ancak uygulamada bu durumun tespiti kolay değildir. Özellikle:

  • Gelirle orantısız zenginleşme durumlarında,
  • Resmî gelir kaynağı olmaksızın yüksek değerli taşınmaz, araç, şirket hissesi gibi malların edinilmesinde,
  • Nakit veya altın gibi kayıt dışı varlıkların bulunması hâlinde,

savcılık makamı genellikle kişinin açıklama yapmasını bekler. Bu aşamada ispat yükü kısmen sanığa kaymaktadır. Ancak kişinin bu malları nasıl edindiğini belgeleyememesi tek başına mahkûmiyet için yeterli görülmeyebilir. Bu da yargılama süreçlerinde önemli tartışmalara yol açmaktadır.

Kanun’un 4. maddesi ile ilgiliye mal varlığını kanuna veya genel ahlaka uygun olarak elde ettiğini veya yaptığı harcamaların sosyal yaşantısı bakımından geliriyle uygun olduğunu ispat yükümlülüğü getirilmiştir. Ancak bu yükümlülük suçsuzluğunu ispat yükümlülüğü olarak değerlendirilemez. Diğer bir deyişle masumiyetini ispat edemediği gerekçesiyle sanığın doğrudan mahkûmiyeti cihetine gidilemez. Masumiyetini ispat yükünün şüpheli veya sanığa bırakılması ceza hukukunun genel ilkelerine aykırı olup ceza muhakemesi hukuku açısından da şüpheli ya da sanığa suçsuzluğunu ispat külfeti yüklenemez. Ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeğe ulaşmak olup bu amaç doğrultusunda mahkemenin resen yapacağı araştırmanın neticesinde toplanacak deliller değerlendirilerek bir sonuca ulaşılması gerekmektedir. Aksi durumun kabulü hâlinde « şüpheden sanık yararlanır » (in dubio pro reo) ilkesi ile Anayasa’da güvence altına alınan « susma hakkı » ilkesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin 2. fıkrasında; « Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır. » ve Anayasa’nın 38. maddesinin 4. fıkrasında; « Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. » şeklinde tanımlanan « lekelenmeme hakkı (masumiyet karinesi) » ilkesine aykırı davranılmış olacaktır. (Ceza Genel Kurulu, 27.12.2022, 2022/222 E.,  2022/836 K.)

Malvarlığının Başkaları Üzerine Devredilmesi

Sanıkların en sık başvurduğu yöntemlerden biri, malvarlıklarını eşlerinin, çocuklarının, yakın akrabalarının ya da güvendikleri üçüncü kişilerin üzerine geçirmektir. Tapuda, banka hesaplarında veya şirket kayıtlarında mal sahibi olarak farklı kişilerin görünmesi, savcılığın doğrudan malvarlığına ulaşmasını engeller.

Ancak Yargıtay içtihatlarına göre, bu şekilde yapılan devir işlemlerinin muvazaalı olduğu ispatlandığında, üçüncü kişilerin de suç ortağı olarak cezalandırılabileceği kabul edilmektedir. Bu tür durumlarda bilirkişi incelemeleri, MASAK raporları ve banka kayıtları önemli delil kaynaklarıdır.

Malvarlığı Hareketlerinin Takibi

Haksız edinilen malın gizlenmesi ya da yurt dışına çıkarılması hâlinde, iz sürmek daha da güçleşmektedir. Özellikle:

  • Kripto varlıklar üzerinden yapılan işlemler,
  • Yurt dışı banka hesaplarına para transferleri,
  • Kayıt dışı değerli eşyaların (altın, döviz vb.) saklanması,

savcılık makamının teknik destek almadan çözümleyemeyeceği karmaşık mali yapılar oluşturmaktadır. Bu nedenle, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) raporları ve uluslararası mali istihbarat iş birlikleri soruşturmaların sağlıklı yürütülmesi için vazgeçilmezdir.

Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu

Mal kaçırma ve gizleme fiillerine iştirak eden üçüncü kişilerin sorumluluğu da uygulamada tartışmalıdır. Bu kişilerin faille birlikte hareket edip etmedikleri, kasten mi yoksa iyi niyetle mi işlem yaptıkları, özellikle dikkat edilen hususlardandır.

Yargı kararlarında genellikle, malı devralan kişinin, malın haksız edinildiğini bilmesi veya bilebilecek durumda olması hâlinde cezai sorumluluğunun doğacağı kabul edilmektedir. Ancak bu bilginin nasıl ispatlanacağı her somut olayda farklılık göstermektedir.

Etkin Pişmanlık ve İade Tartışmaları

Bazı durumlarda, failin malı devlete iade etmesi ya da zararı karşılaması hâlinde cezada indirim yapılması talep edilmektedir. Ancak 3628 sayılı Kanun’da bu suça özgü etkin pişmanlık hükümleri açıkça yer almadığından, bu taleplerin değerlendirilmesinde mahkemeler farklı uygulamalara gidebilmektedir.

Yargı Kararları Işığında Değerlendirme

3628 sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarınca görülen davalarda, mahkemeler özellikle mal ediniminin meşruiyeti, gizleme ve kaçırma niyeti, üçüncü kişilerin suçtaki rolü gibi konulara odaklanmaktadır. Yargıtay da bu suçla ilgili oluşan içtihatlarında, malvarlığı artışının açıklanamaması hâlinde cezai sorumluluğun doğabileceğini kabul etmekte, fakat somut delillerle desteklenmeyen şüpheye dayalı değerlendirmeleri ise yeterli görmemektedir. Aşağıda, konuyla ilgili bazı yargı kararları çerçevesinde oluşan temel ilkeleri özetlemekteyiz:

Gelirle Orantısız Malvarlığına Sahip Olma

Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin bir kararında; sanığın memur maaşıyla karşılaması mümkün olmayan taşınmazlara ve lüks araçlara sahip olduğu, banka hesaplarında yüksek miktarda para bulunduğu, ancak bu malvarlığı artışını belgelerle açıklayamadığı gerekçesiyle haksız mal edinme suçunun oluştuğu kabul edilmiştir. Bu gibi kararlarda, yüksek tutarlı kazançların kaynaklarının belgelenmesi gerekliliği üzerinde durulmakta, aksi hâlde suçun unsurlarının oluştuğu kabul edilmektedir. Edinilen malların sanığın ve birlikte yaşadığı ailesinin tüm gelir ve giderleriyle birlikte tasarruf edebilecekleri net kazanç ve birikimin malların edinildiği tarihlerdeki gerçek piyasa (rayiç) değerleriyle karşılaştırılarak, kanuna ve hayatın olağan akışına uygun bir malvarlığı artışı olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin, dolayısıyla gerçek kazançları ve malvarlıkları arasında dönemsel bir orantısızlık olup olmadığının tespitiyle sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekir. (19. Ceza Dairesi, 17.09.2018, 2018/3753 E.,  2018/8931 K.) 

Mal Kaçırmak İçin Üçüncü Kişi Üzerine Devretme

Bir başka Yargıtay kararında, sanığın üzerine kayıtlı taşınmazları hakkında hakkında açılan disiplin soruşturmasından kısa süre sonra kardeşi adına devretmesi, mal kaçırma kastının delili olarak kabul edilmiştir. Bu tür örneklerde, devir işleminin zamanlaması ve karşılıklı menfaat ilişkisi mahkemelerce dikkatle değerlendirilmektedir.

Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu

Bazı kararlar, haksız edinildiği bilinen malı devralan üçüncü kişilerin de sorumlu tutulabileceğini ortaya koymaktadır. Ancak bu kişiler hakkında mahkûmiyet kararı verilebilmesi için malın haksız edinildiğini bildiklerinin veya bilebilecek durumda olduklarının ispat edilmesi gerekmektedir.

Yargıtay, soyut yakınlık ilişkilerinin (akrabalık, dostluk) tek başına bu bilginin varlığına karine oluşturmayacağına dikkat çekmektedir.

Delil Yetersizliğinde Beraat Kararı

Bazı dosyalarda ise yalnızca malvarlığı artışı olduğu gerekçesiyle mahkûmiyet kararı verilmiş, ancak Yargıtay bu kararı delil yetersizliği nedeniyle bozmuştur. Mahkemelerin, malın edinim yollarını açıklama fırsatı verilmeden mahkûmiyet kurmalarının masumiyet karinesine aykırı olduğu belirtilmiştir. Bu kararlar, yargılamada adil yargılanma hakkı ve savunma hakkının gözetilmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamaktadır.

Bilirkişi Görevlendirilmesi

Haksız mal edinip edinmediğinin tespiti için mal varlığına ilişkin bilgiler ilgili kurumlardan istenilip dosyaya alındıktan sonra inceleme yapılmak üzere bilirkişi görevlendirilmesi gerekir. Malvarlığının niteliğine göre; bir bankacı, bir yeminli mali müşavir veya hesap uzmanı (duruma göre borsa konusunda uzman) ve biri de sanığın yaşam tarzına, mesleki durumuna ve sosyal seviyesine göre harcamaları ile yasal gelirlerini karşılaştırıp, tasarruflarını hesaplayabilecek kişilerden oluşan bilirkişi heyetine inceleme yaptırılarak sonucuna göre sanığın durumunun belirlenmesi gerekir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 03.05.2016, 2016/302 E.  ,  2016/222 K.)

Suçun Diğer Hukuki Alanlarla İlişkisi

3628 sayılı Kanun’un 13. maddesinde düzenlenen haksız mal edinme, mal kaçırma veya gizleme suçu, yalnız başına incelendiğinde özel bir ceza normu gibi görünse de; uygulamada birçok farklı hukuk dalıyla doğrudan veya dolaylı olarak kesişmektedir. Bu suç tipi, özellikle Türk Ceza Kanunu’ndaki bazı malvarlığı ve kamu idaresine karşı işlenen suçlar, idari disiplin hukuku, müsadere ve el koyma prosedürleri, hatta uluslararası yolsuzlukla mücadele mevzuatı ile yakın ilişki içerisindedir.

Aşağıda bu ilişkiler özetlenmektedir:

Rüşvet, Zimmet ve İrtikap Suçlarıyla İlişkisi

Haksız mal edinme, çoğu zaman kamu görevlisinin görevi dolayısıyla menfaat elde ettiği durumlarla paralellik gösterir. Örneğin:

bu gibi fiiller aynı zamanda TCK’nın 247-252. maddeleri arasında yer alan suçları oluşturur.

Bu durumda, 3628 sayılı Kanun’un 13. maddesi uygulanmaz, çünkü aynı fiil daha ağır bir cezayı gerektirmektedir. Nitekim Kanun, açık şekilde: “Kanunun daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde…” ifadesine yer vererek bu hususu düzenlemiştir.

Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama (TCK m.282)

Mal gizleme ve kaçırma fiilleri, bazı durumlarda aklama (kara para) suçu ile de kesişebilir. Özellikle suçtan elde edilen gelirin:

  • Başkasına devredilmesi,
  • Finansal sisteme sokulması,
  • Yurt dışına çıkarılması,
  • Ticari işletmelere yatırılması,

durumlarında TCK m.282 kapsamında « aklama » suçu da oluşabilir. Bu durumda fail, hem haksız mal edinme hem de aklama suçundan ayrı ayrı cezalandırılabilir.

Disiplin Hukuku ve Kamu Görevinden Çıkarma

Ceza soruşturmasından ayrı olarak, kamu görevlileri hakkında idari soruşturma da yürütülebilir. Malvarlığı artışı meşru şekilde açıklanamayan kamu görevlisi hakkında;

  • Uyarı, kınama, maaş kesimi gibi disiplin cezaları verilebilir,
  • Fiilin ağırlığına göre devlet memurluğundan çıkarma yaptırımı uygulanabilir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinde ve ilgili kurum mevzuatlarında bu tür disiplin hükümleri yer almaktadır.

İdari ve Mali Soruşturmalarda MASAK ve Sayıştay’ın Rolü

Haksız mal edinmeye dair delillerin büyük bölümü mali analizlerle ortaya konulmaktadır. Bu noktada devreye giren kurumlar:

  • MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu): Şüpheli para hareketlerini tespit ederek rapor düzenler. Bu raporlar ceza yargılamasında önemli delil niteliğindedir.
  • Sayıştay: Özellikle kamu görevlilerinin malvarlığı denetimlerinde, kamu zararının belirlenmesinde önemli rol oynar.

Uluslararası Sözleşmeler ve Yolsuzlukla Mücadele Rejimleri

Türkiye, Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi (UNCAC) ve OECD Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi gibi birçok uluslararası belgeye taraf durumdadır. Bu sözleşmelerin ortak amacı; kamu görevlilerinin yasa dışı malvarlığı edinimlerinin tespiti ve önlenmesidir.

3628 sayılı Kanun’un 13. maddesi, bu uluslararası yükümlülüklerle uyumlu şekilde hazırlanmış olup, yolsuzlukla mücadelede özel ve tamamlayıcı bir araç niteliğindedir.

Değerlendirme

3628 sayılı Kanunu’nun 13. maddesi, kamu görevlilerinin ve çevresindekilerin haksız malvarlığı edinmelerini cezai yaptırıma bağlayan, özel ve önemli bir düzenlemedir. Bu madde ile yalnızca doğrudan kamu görevine ilişkin bir usulsüzlük değil; aynı zamanda meşru yollardan elde edilmediği anlaşılan servetin varlığı da hukuki takibat konusu hâline getirilmiştir.

Bu suç tipi ile:

  • Kamu görevlilerinin gelirleri ile bağdaşmayan şekilde zenginleşmelerinin önüne geçilmesi,
  • Malvarlığı ediniminin şeffaflaştırılması,
  • Haksız edinilmiş malın üçüncü kişiler aracılığıyla saklanmasının veya kaçırılmasının önlenmesi,
  • Yolsuzlukla mücadele konusunda önleyici bir mekanizma oluşturulması amaçlanmaktadır.

Ancak uygulamada bazı zorluklar da mevcuttur. Bunların başında:

  • Malvarlığı artışının haksız olduğunun ispatlanmasındaki güçlükler,
  • Delil yetersizliği nedeniyle beraat kararlarının verilmesi,
  • Mal kaçırma ve gizleme eylemlerine karışan üçüncü kişilerin sorumluluğunun sınırlarının belirlenmesi,
  • Etkin mali denetim ve analiz araçlarının sınırlılığı,

gelmektedir. Bu sorunların çözümü için gerek MASAK gibi teknik birimlerin daha etkin kullanılması, gerekse kamu görevlilerinin mal bildirimlerinin denetimi ve karşılaştırmalı analizlerinin kurumsal düzeyde sistemleştirilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, Yargıtay içtihatlarının zamanla daha netleşmesi, hem uygulayıcılar hem de savunma makamı açısından hukuki öngörülebilirlik bakımından önemlidir.

Hukuki Destek

Bıçak Hukuk olarak, kamu görevlileri hakkında yürütülen haksız mal edinme, mal kaçırma veya gizleme suçlarına ilişkin ceza soruşturmaları ve davalarda hem şüpheli/sanık hem de müdahil taraflara kapsamlı hukuki destek sunmaktayız. Büromuzun sunduğu başlıca hizmetler şunlardır:

  • Malvarlığına yönelik cezai soruşturmalarda hukuki danışmanlık ve savunma hizmeti,
  • MASAK raporlarının değerlendirilmesi ve mali iz analizlerinin hukuka uygunluğunun denetlenmesi,
  • Mal bildirimine ilişkin usule dair danışmanlık, eksikliklerin giderilmesi ve risk analizi,
  • Üçüncü kişiler adına yapılan işlemlerle ilgili muvazaa ve ceza sorumluluğu incelemesi,
  • Kurumlar için mal bildirimi denetim süreçlerinde eğitim ve rehberlik,
  • Yolsuzlukla mücadele ve şeffaflık projelerinde ulusal ve uluslararası mevzuata uygunluk denetimi.

Hukuki karmaşıklığı yüksek olan bu alanda, hem maddi ceza hukuku hem de idari soruşturma süreçlerini bütüncül biçimde ele alan yaklaşımımızla, müvekkillerimize etkili, güvenilir ve sonuç odaklı çözümler sunmaktayız.

Comments

No comments yet.

Send Comment